Işık Meclisi: Ocak’ta en az 119, Şubat’ta en az 182 işçi hayatını kaybetti
İş Sağlığı ve Güvenliği (ISIG) Meclisi İş Cinayeti Raporuna göre; Ocak ayında en az 119, Şubat ayında en az 182 personel hayatını kaybetti. Deprem bölgesindeki personel ve halk sağlığı sorunlarına dikkat çekilen raporda, “Bölgede inşaatların hızla yapılması iş cinayetlerini ister istemez artırıyor. Özellikle bu alanda gerekli adımları atmalıyız” ifadeleri kullanıldı. inşaattaki bu süreçler sırasında işçilerin örgütlenmesi”. Deprem bölgesinin olağanüstü hal kapsamındaki çalışma hayatına ilişkin KHK’nin eleştirildiği raporda, “Deprem bölgesindeki tehlikeli kimyasallar sadece halk sağlığını tehdit etmekle kalmıyor, depremde çalışan işçileri de doğrudan etkiliyor. bölge ve onları ciddi sağlık risklerine maruz bırakıyor.”
ISIG Meclisi, her ay yayınladığı iş cinayeti raporuna ilişkin açıklama yaptı. Açıklamada, üyelerinin deprem bölgesinde veya yaşadıkları şehirlerde dayanışma faaliyetlerine katılmaları ve toplumsal yas nedeniyle Ocak ayı iş cinayetleri raporunun yayımlanmadığı belirtildi. Ocak ve Şubat aylarını kapsayan İş Cinayeti Raporu’nda deprem bölgesindeki personel ve halkın sağlık sorunları ele alınacak. Raporda şu tespitlere yer verildi:
“HASARLI BİR METAL FABRİKASINDAN TENCERE VE TABAK PAKETLERİNİ PATRONUN RIZASIYLA ÇIKARAN İŞÇİLERİN ÜZERİNDEN KOLON VE KİRİŞ KESİLDİ, BİR DOSTUMUZU KAYBEDİK”
“Deprem sırasında (geçici görevlendirme, seminer vb. nedenlerle) işverenin emriyle işyerinde veya bölgede bulunan tüm çalışanların ölümleri iş cinayeti (resmi olarak, iş kazası) kapsamındadır. Bu noktada, İskenderun Devlet ve Hatay Eğitim Araştırma ve Özel Akademi, Defne ve Megapark hastaneleri ya da belli bölümlerinin yıkıldığını biliyoruz.Yine yıkılan otel, lokanta, oto tamir, belediye, genel işler vb işyerleri var. burada gece vardiyasında çalışırken hayatını kaybeden işçiler ile bölgedeki otellerde eğitim seminerleri ve geçici görevlendirmelerle kalırken hayatını kaybeden işçi arkadaşlarımızın da üzeri örtülmüştür.
Depremde çok sayıda personelimiz hayatını kaybetti. Geride kalanlar ise yakınlarını kaybetmiş, evleri yıkılmış ve bu sürecin tüm manevi yüküyle karşı karşıya kalmışlardır. Öte yandan geleceksizlik, güvensizlik… Bu noktada ‘işe gelmeyen işçilerin işten çıkarılması’, ‘depremde zarar gören işyerlerinde üretime devam edilmesi’, ‘iş baskısı’ gibi pek çok uygulamayla karşılaştık. ‘. Nitekim Kahramanmaraş’ta hasarlı bir metal fabrikasında patronun görevlendirmesi üzerine tencere ve tabakları boşaltan işçilerin üzerine kolon ve kirişler çöktü, bir arkadaşımızı kaybettik, dört arkadaşımız yaralandı.
“ÇALIŞMA HAYATINA İLİŞKİN YÖNETMELİKLERİN SADECE DEPREMDEN ETKİLENEN YERLER İÇİN DEĞERLENDİRİLMESİ TAMAMEN YANLIŞTIR”
Bu noktada devlet tarafından 125 sayılı Kanun Hükmünde Kararname çıkarılarak ‘Kısa Çalışma Ödeneği’ ve ‘Peşin Fiyat Desteği’ düzenlemeleri getirildi. Ancak bu düzenlemelerde yer alan tutarlar imtiyazlı ve yetersiz desteklerdir. İşten çıkarma yasağı olduğu belirtilse de pandemi döneminde olduğu gibi İş Kanunu md. 25/2’de yer alan ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller (devamsızlık dahil) ve benzeri sebepler yasak kapsamı dışındadır. Pandemi sürecinde bu yönetmeliğin işverenler tarafından personel aleyhine nasıl suiistimal edildiğini hep birlikte yaşadık ve gördük. Fesih yasağına karşı çıkılması halinde, işverenin personel ücreti ile tüm sosyal yardımları ödeyeceği, fesih yasağından sonra işe iade sürecinin başlayacağı, varsa dahi bu sürenin kıdem sayılacağı açıkça düzenlenmeliydi. istihdam yoktu. Mevcut yönetmeliğe göre işveren fesih yasağına aykırılık halinde idari para cezası ödeyerek işten çıkarılacak. Ayrıca çalışma hayatı ile ilgili düzenlemeleri sadece depremden etkilenen yerlerle sınırlı değerlendirmek tamamen yanlıştır. Takviye için bölgeye giden herkese bir çeşit iş garanti edilmeliydi.
“DEPREMİN NEDEN OLDUĞU YARATANIN AÇIKLAMASI YOK”
Depremin neden olduğu yıkımın bir tanımı yoktur. Bazı bölgeler neredeyse haritadan silindi ve birçok çekirdek aile artık aramızda değil. Öte yandan AFAD’ın geciken ve yetersiz arama kurtarma çalışmaları sonucunda pek çok canımızı kurtaramadık. Tam olarak kaç kişinin öldüğü, isimleri bilinmiyor. Kesin ise, isim devlet tarafından açıklanmalıdır. Yani gece vardiyasında çalışan kaç işçinin öldüğünü bilmiyoruz. Örneğin İskenderun Devlet Hastanesi’nde ’11 yıl önce sarsıntı şiddetli değil’ raporu verilen hastanede şu ana kadar 10 sağlık çalışanını tespit edebildik. Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 4 arkadaşımızın kimlik bilgilerini aldık. Yine Akademi, Defne, Megapark gibi yıkılan özel hastaneler var. Bu noktada Sağlık Bakanlığı’nın kimlik bilgileriyle hangi hastanede kaç sağlık çalışanının hayatını kaybettiğini açıklaması gerekiyor. Öte yandan gece vardiyasında çalışan otel, restoran, belediye, oto tamirci vb. Tüm personel hakkında neredeyse hiçbir bilgi yok. Eğitim faaliyetleri kapsamında tespit edebildiğimiz kadarıyla Adıyaman’da Arsemas Otel’de kalan 32 kimya çalışanını ve İsias Otel’de kalan 31 turist rehberini kaybettik. Geçici atama ile gelen farklı mesleklerden kaybettiğimiz sağlık çalışanları var.
Şimdiye kadar iş cinayetleri kapsamında beyin sarsıntısında kaybettiğimiz 97 işçinin kimliğini tespit edebildik. Önümüzdeki günlerde incelemelerimiz devam edecek ama devlet açıklama yapmadıkça kaybettiğimiz yüzlerce işçinin kimliklerine ulaşmamız neredeyse imkansız.
“ÇALIŞMA SAATLERİ MEVCUT DURUMA GÖRE DÜZENLENMELİ. AĞIR HASARLI İŞ YERİNE İŞÇİ GİRİLMEMELİ”
Deprem bölgesinde bulunan tehlikeli kimyasallar sadece insanların sağlığını tehdit etmekle kalmaz, aynı zamanda deprem bölgesinde çalışan işçileri de doğrudan etkiler ve önemli sağlık risklerine maruz bırakır. Bu noktada, üretim ve hizmet süreci ile toplum yaşamı ve sağlığına yönelik çalışmaların, halkın sağlık ve güvenliğine zarar vermeyecek şekilde yürütülebilmesi için sahada temel tedbirlerin alınması elzemdir. Personel.
İşçilere her işe uygun, yeterli ve eksiksiz kişisel koruyucu donanım sağlanmalıdır. Personelin fiziki sağlığının korunması ve işin verimli bir şekilde yürütülebilmesi için işçilere barınma, ısınma ve beslenme imkanlarına ulaşabilecekleri bir ortam sağlanmalıdır. Bulaşıcı hastalıklardan ve diğer maruziyetlerin neden olabileceği hastalıklardan korunmak için çalışanlar için duş, tuvalet ve el yıkama alanlarının bulunduğu hijyen ortamları oluşturulmalı, kuduz ve tetanoz aşıları sağlanmalıdır. Çalışma saatleri mevcut duruma göre düzenlenmelidir. Ağır hasarlı işyerlerine personel getirilmemelidir. Verilen malzeme takviyelerinin miktarı arttırılmalıdır. İşten çıkarmalar yasaklanmalı (Kod-29 süreci olmadan) ve yasağa aykırı hareket eden işverenlere daha ağır cezalar uygulanmalıdır.
“HIZLI İNŞAAT İŞ cinayetlerini KAÇINMAZ OLARAK ARTIRIR”
İşçilerin fiziksel durumlarının yanı sıra ruhsal durumlarının da ciddiye alınması gerekir. Deprem bölgesinden intihar ihbarları alıyoruz ve bu önümüzdeki dönemde artabilir. Bu noktada manevi destek süreçleri geliştirilmelidir. Ancak sadece manevi temele oturtularak sorun çözülemez. Toplumsal dayanışmayı kesinlikle ve kesinlikle güçlendirmeliyiz. Yine personel ve ailelerinin yas sürecine saygı gösterilmelidir.
Bölgede yoğun bir inşaat faaliyeti başlıyor. İnşaatların hızla inşa edilmesi kaçınılmaz olarak iş cinayetlerini artırmaktadır. İnşaattaki bu süreçlerde, çalışanların örgütlenmesi başta olmak üzere bu alanda gerekli adımları atmalıyız. Yeniden yapılanma sürecinde kentsel yaşam, gıda hakkı, ekolojik istikrar, tarımsal üretim, göç süreçleri gibi pek çok çalışma alanı bizi bekliyor.
“OCAK’TA MİNİMUM 119, ŞUBAT’TA EN AZ 182”
İSG Meclisi tarafından yayınlanan raporda yer alan tabloya göre; Ocak ayında en az 119 işçi, Şubat ayında ise 182 işçi hayatını kaybetti. Söz konusu tabloda Ocak ayında İstanbul’da 26, Konya’da 6, Mardin’de 6, Tekirdağ’da 6, Aydın’da 5, Kayseri’de 5 işçi hayatını kaybetti. İş cinayetlerinin yüzde 32’si trafik kazası, yüzde 19’u ezilme sonucu, yüzde 19’u ise düşme sonucu meydana geldi.
Şubatta; Adıyaman’da 63, Hatay’da 21, Kahramanmaraş’ta 14, İstanbul’da 7, Kocaeli’de 7 ve Adana’da 4 personel hayatını kaybetti. İşçi cinayetlerinin yüzde 53’ü deprem, yüzde 10’u trafik kazaları ve yüzde 9’u ezici göçükler nedeniyle gerçekleşti.